| 
		   
		    	
	 
	
		 	
		  |     
		  |     
		  |     
	      |      
		 |     
		   |      	
		    |      
		  |      
			
	 
	
	
 
  
	
	
 
	    
	
		
			     | 
 | 
		    | 
		   
		 
		 	
		 | 
	
	 
             
              
 
 
 
 
ŞİİRİMİZDE 2000 UFUK TURU   | 
 | 
 
   
      1999 yılının son iki ayı, çıkacak Akatalpa’nın koşturmacasıyla geçti.  Yeni bin yılın milenyum gürültüleri de bitecek gibi değildi. Şiirimizin mutsuzları yani felâket tellalları fırsat bu fırsat deyip milenyum Godot’sunu bekler oldular. O gelecek, her yer güllük gülistanlık olacaktı! 
      Yeni yılla milenyum Godot’su gelecek; şiirimize neler yapacaktı, neler... Sihirli değneğiyle dokunduğunu değiştirecek, şiirimize yepyeni bir hava getirecekti! Umduk ve bekledik milenyum Godot’sunu. O ise, bir kar helvası bile yapıp koymadı önümüze... 
 
      Mart ayı geldi, bulabildiğim kadar, hatta daha fazlasını zorlayarak edebiyat dergilerini topluyorum. Dergiye gelenleri de sağ olsun arkadaşlar bana bırakıyorlar. İzlediğim dergi sayısı daha şimdiden 30’u geçti. İstanbul’a gidince birkaç tane daha bulurum sanıyorum. 
      Yılbaşından beri 1998 ve 1999 yılının eksik şiir kitaplarını toplama uğraşı veriyorum. Çok zor oluyor, bugün bile ulaşamadığım yayınlar var. Benim sıkıntılarım, milenyum Godot’sunun umurunda değil, pek öyle Türk şiirinin tatlısına tuzlusuna karıştığı da yok zaten! Birilerinin kafasına dank etti mi acaba? Kimse gelip şiirimizi düzeltmeyecek, saçının teline bile dokunmayacak, bu böyle biline! 
      Türk şiirini kurtarmak, değiştirmek, geliştirmek yine bizim babayiğitlere kaldı! Niye şaşıyoruz ki bu işi el değil, biz yapmak zorunda değil miyiz? 
      Nisan ayının ortalarına geldik işte, Akatalpa aksamadan gidiyor, bizim çocuklar belli bir düzen tutturdular. Dergide birkaç güzel şiir de çıktı işte. 
      Nisan ayı İstanbul sinema günleridir bizim için. Bu yeni şiir kitaplarını toplamama yarayacak. Nitekim öyle olmuş; ondan fazla şiir kitabı almışım oradan. 
      Mayıs ayında izlediğim dergi sayısı 40’ı buldu. Durum şiir açısından parlak değil. Dergilerdeki şair ve şiir adlarını her ay düzenli bilgisayara giriyorum, sonuç iyi değil. Dergilerden bir fışkırma çıkmadı, çıkmayacak galiba... Sürekli kötü şiir okumak, işkence... Dergilerden çok şey mi bekliyoruz? Birkaç iyi şiir yetmiyor mu bize? 
 
      İyi ki şiir kitapları var! Can Yayınları da şiir kitabı yayınına başladı. Ahmet Uysal dost; Acının Gümüşü’nü imzalayıp yollamış sağ olsun! Enis Batur’un Kanat Hareketleri hoş geldi. Vural Bahadır Bayrıl’ın Şer Cisimler’i mükemmel. küçük İskender’in Bir Çift Siyah Deri Eldiven’i çok iyi gitti... Oh be! Bir Trakya narası patlattım dayanamayıp : Oh be! Can Yayınları’nın genç şairleri, eh işte! 
      Mayıs ve haziran ayları bereketli oldu : E dergisi mayıs sayısında Arkadaş Z. Özger 2000 Şiir Ödülü’nü kazanan Sadık Yaşar’ın  Güller Hattındayız kitabını armağan verdi. İşte size bir mutluluk kaynağı daha! 
      Somut imge kurmak zordur. Sadık Yaşar, bunu doğal bir biçimde yapıyor. Sonuçta çok değişik ve şaşırtıcı tatlar çıkıyor ortaya. 
      Celâl Soycan’ın Öyle Kal, Hüseyin Ferhad’ın tüm şiirleri; Kılıç İpekte Sınanır, küçük İskender’in; İpucu Bırakma Sanatı, Özdemir İnce’nin; Evren Ağacı ile Şiirde Devrim, Ali Cengizkan’ın; Şairin Nergisi kitapları yaz için sıraya girsin şimdi bakalım. 
      Şair Mahmut Temizyürek; cömertlik gösterip Kırlangıcım Paranoya kitabını yollamış, tatile çıktığım için kitap geri gitmiş, aldı beni bir merak, nedense her yaz böyle şeyler geliyor başıma. Temizyürek, geri giden kitabını,  yeniden gönderince, önceden satın almış olduğum kitabını kızıma armağan etme mutluluğunu bağışladı bana... 
      Hayret, yaz ayları iyi gidiyor, dergilerde iyi şiir sayısı arttı. Bu arada incelediğim dergi sayısı 50’yi geçti. Çalışmalarım iyi gidiyor. Çok şiir yayımlayanlardan; Osman Serhat Erkekli, Hüseyin Alemdar, Yılmaz Arslan bu yıl iyi şiir çıkaramadılar, hayret!. Çok yazmanın sonucu mu? Yazmaktan okumaya zaman bulamıyorlar galiba! Yılı çerez şiirlerle geçirip gittiler! 
      Akatalpa’nın ağustos sayısı, neredeyse deprem özel sayısı gibi oldu. Cihan Oğuz’un Ay Tutulması şiiri, yazısının sonundaki kötü düzenleme nedeniyle harcanan şiirlerden oldu. Tüm okuyucular böyle bir yanılgıya çok kolay düşebilirler, uyarmalı arkadaşları... 
      Yaz aylarında; Metin Celâl – Sina Akyol arasında yeni şiir yayımlayan gençler için tartışma çıktı. Yaraya merhem olacak öneriler gelmedi bir türlü... Eylülde Akatalpa'’ın eki olarak gençler eki verdik derginin ortasında. 
      Piya ve Adam Sanat Yayınları bir dolu şiir kitabı çıkardılar : Refik Durbaş’ın Hatıram Olsun, Müslim Çelik’in Lirkuşu, Ali Asker Barut’un Ay Sözlüğü, Hakan Savlı’nın Go Dersleri adlı şiir kitapları gibi... 
      Ekim - kasım aylarında dergiler iyi şiirler yayımladılar. Biraz daha umudum arttı. Bu arada Akatalpa da üzerine düşen görevi yaptı. Şiirlerini izlediğim dergilerin sayısı 66’ya dayandı. Oldukça iyi bir liste yapabilirim sanıyorum; bazı dergilere geç de olsa ulaştım. 
 
      Sevgili dostum Hüseyin Peker; bu yıl övgüye değer epey şiir yayımladı. Başarılı bulduğum şiirlerinin yer aldığı Yer Bezinden Bir Köle adlı şiir kitabını imzalayıp göndermek nezaketinde bulunmuş. Derken; bu yazıya otururken Betül Tarıman’ın Orhon Murat Arıburnu Şiir Özel Ödülü’nü alan Kardan Harfler’i elime ulaştı. Sevindim elbette. Var olsunlar... Gönlümü aldılar... Teşekkürler onlara. 
      Bu yıl gezi turuna seçtiklerimde, kararsız kaldıklarım olmadı. Yalnız bazı şairlerin uzun şiirleri yerine,  kısa şiirlerini seçmekten pek hoşlanmadım. Kendimi, bir tür alternatif tur listesi oluşturmaktan alıkoyamadım. 
      Ayrıca sayfaları tutumlu kullanmak yüzünden, yaş sıralamasında kaymalar oldu. Hepsi yer darlığından... Sakın başka yorumlara kalkışmayın lütfen. 
      Şairlere, şükürler olsun. Bu sıradan yazı bile, 2000 yılının ne kadar şiir dolu geçtiğini  kanıtlamıyor mu? 
      Hepinize bol şiirli yıllar dilerim. Sağlıcakla kalınız, sevgilerle kalınız.  
 
 
  
 
UFUK TURU GEZİ PLANI 
 
 
 
 
İlhan BERK  |     Gülten AKIN  |         Özdemir İNCE  |       Hüseyin PEKER  |       Mehmet TANER |   
        1918	   |               1933	     |                   1936 |     	    1946	 |                    1946 |   
 
Metin GÜVEN |      Arzu K. AYÇİÇEK |      Azer YARAN  |      Sina AKYOL   |          Nuri DEMİRCİ |   
       1947	  |                1949	        |                1949 |     	    1950	 |                    1950 |   
 
İzzet YASAR  |       Ayten MUTLU    |      Hüseyin FERHAD  |      Hilmi HAŞAL  |        Leylâ ŞAHİN |   
      1951	 |                 1953	        |               1954	 |         1954	    |                 1954 |   
 
Serdar ÜNVER  |      İlyas TUNÇ   |       Çiğdem SEZER   |      Serdar KOÇAK  |       Betül TARIMAN |   
      1955	     |             1956          |              1960 |     	    1961	 |                    1962 |   
 
V. B.BAYRIL  |     Bejan MATUR  |      Mehmet Can DOĞAN |       Nilay ÖZER |       Onur CAYMAZ |   
     1962	 |                 1967	      |                1969 |     	    1976	   |                  1977 |  
  
 
Alternatif Tur Yolcuları 
 
 
F. H. DAĞLARCA   |        Cevat ÇAPAN   |       Ahmet OKTAY  |        Enis BATUR  |       A. BUDAK |   
            1914	 |     	1933	 |             1935	   |                  1952         |           1952 |   
 
Yelda KARATAŞ |      Arife KALENDER |      Süha TUĞTEPE |      Engin TURGUT  |      Akgün AKOVA |   
            1954	 |     	1954	 |              1956	    |                 1957        |            1962 |   
 
Seyhan ERÖZÇELİK |       Adnan SATICI |       küçük İSKENDER |      Nazmi AĞIL  |       Altay ÖKTEM |   
            1962	 |     	1962	 |               1964	        |              1964       |             1964 |   
 
F. ÖZDEMİRCİLER  |      Hakan SAVLI  |      Derya ÇOLPAN |       Halil GÖKHAN  |      Didem MADAK |   
            1964	 |     	1965	 |               1967	   |                   1967        |            1970 |   
 
Özlem TEZCAN  |       Serap ERDOĞAN  |       B.BALCI  |      A.YEŞİLYURT |       H.KIRAN   Ö.SEZER |   
             1972	 |     	1975 |     	.....  |     	.....  |     	     .....               ....  |  
  
 
 
 
 
2000 Yılından Yüz Şair ve Şiiri :  
 
 
 
1914 F. H. Dağlarca |     	“Yansıma Sürez”	 |     Milliyet S. Eki |   
1918 İlhan Berk |     	“Poetika”, “Keçiyolu”  |     	Adam S. 176 |   
	 |     “Ölüyü Aşağıda Bıraktık”	 |     Kitap-lık  39 |   
1929 Halil İ. Bahar |     	“Yapım”  |     	E 16 |   
1933 Gülten Akın |     	“Dalgıç”  |     	Kitap-lık  42 |   
	 |     “Teşekkürler Hayata”	 |     Milliyet S. 486 |   
1933 Cevat Çapan |     	“Nerede Bizi Seven Kızlar”  |     	Adam S. 177 |   
	 |     “Sıradan Bir Gün”  |     	Milliyet S. 485 |   
1933 Ahmet Necdet |     	“Corona Fantastica I-V”  |     	Varlık  1117 |   
1935 Erdoğan Alkan |     	“Yatağımın Mutfağımın ...”	 |     Varlık  1116 |   
	 |     “Öteki”  |     	Varlık  1111 |   
1935 Ahmet Oktay |     	“Sayfada Gördümdü ...	 |     ”Milliyet S. 486 |   
	 |     “Aynı ve Değişken”  |     	Kitap-lık  44 |   
1936 Özdemir İnce	 |     “Lütfen Cevap Veriniz - 4”  |     	Varlık  1113 |   
	 |     “Lütfen Cevap Veriniz - 7”  |     	Gösteri  219 |   
1936 Hilmi Yavuz	 |     “Veda ve Yolculuk”	 |     Varlık  1117 |   
1938 Ahmet Uysal	 |     “Söylemiştim, Sana ...”  |     	Bahçe  19 |   
	 |     “Yılan Yılı Şiiryeri”  |     	Ed. ve Eleş.  48 |   
1939 İhsan Üren	 |     “Yanık”, “Maden”	 |      Akatalpa  6, 7 |   
1942 Ataol Behramoğlu    |     	”İlkbahar”  |     	E  16 |   
	 |     “Bazı Sözcüklere Gazel”  |     	E  16 |   
1942 Hüseyin Atabaş	 |     “Şiirin İki Hali”  |     	Şiir Odası  3 |   
1943 Süreyya Berfe	 |     “Canım Sıra Büyülü ...”  |     	Kitap-lık  42 |   
1943 Sennur Sezer	 |     “Öfkeli Bir Ozana ...”	 |     Varlık  1115 |   
1946 Nihat Behram	 |     “Uçup Giderken Şiirler”  |     	E 11 |   
1946 Hidayet Karakuş	 |     “Ödenmez”	 |     Varlık  1117 |   
1946 Hüseyin Peker	 |     “İşini Kaybetmiş ...”	 |     Bahçe  20 |   
	 |     “Sevgi Ormanı”	 |     Defter  40 |   
1946 Mehmet Taner	 |     “Kumsalda”	 |     Defter  41 |   
	 |     “Patetik Uvertür”	 |      Şiir Odası  4 |   
	 |     “Büyülü Delta”	 |     Kitap-lık  39 |   
1947 Ahmet Ada	 |     “Genç Ölene Ağıt”	 |     Bahçe  20 |   
	 |     “O”	 |     Gösteri  220 |   
1947 Metin Güven	 |     “Kedi Kılından Hırka”	 |     Akatalpa  11 |   
	 |     “Kül”	 |     Akatalpa  8 |   
1949 Arzu K. Ayçiçek	 |     “... Ve Ötekiler”	 |     Bahçe  20 |   
	 |     “Bir Yüz, Bir Yaşam”	 |     Damar  108 |   
1949 Hayati Baki	 |     “Boyalı Bulut Oy... XIII”	 |     Akatalpa  1 |   
1949 Azer Yaran	 |     “İşkencede Ölenin ...”	 |     Bahçe  20 |   
1950 Sina Akyol	 |     “Taşlar”	 |     Kitap-lık  43 |   
	 |     “Ağaçların Kuşların ...”	 |     Akatalpa  2 |   
1950 Nuri Demirci	 |     “Huruç”	 |     Şiir Odası  10 |   
	 |     “Eklem”	 |     Est / Non  3 |   
1951 Tahir Abacı	 |     “Bataklıkta Bir Gece”  |     	Defter  40 |   
1951 Gültekin Emre	 |     “Deli Fişek Anılar”	 |     Akatalpa  8 |   
1951 İzzet Yasar	 |     “Göstermelik”, “Hızar”	 |     Defter  40 |   
1952 Enis Batur	 |     “Olsam Olamam Sonesi”	 |     Defter  39 |   
	 |     “Kiraz’ın Ninnisi”	 |     Öküz  07 |   
1952 Abdülkadir Budak   |      “Travma”	 |     Varlık  1108 |   
	 |     “Şakalar”	 |     Milliyet S. 485 |   
1953 Metin Cengiz	 |     “Şarkı – 3”	 |     E Şiir 2000 |   
	 |     “Şarkı – 11”	 |     Varlık  1117 |   
1953 Şükrü Erbaş	 |     “İtiraz”	 |     Varlık  1117 |   
	 |     “Ağır Akşam”	 |     Defter  40 |   
1953 Tarık Günersel	 |     “Giuletta e Romeo”	 |     Adam S. 179 |   
1953 Ayten Mutlu	 |     “Femina”	 |     Bahçe  19 |   
	 |     “Kar Taneleri”	 |     Varlık  1113 |   
1954 Veysel Çolak	 |     “Sapı Kırık Çiçek”  |     	E  13 |   
1954 Salih Ecer	 |     “Onat’a Güller ...”	 |     Defter  40 |   
1954 Hüseyin Ferhad	 |     “Dimaşk Osmanlının ...”  |     	Varlık  1113 |   
	 |     “Yolunu Şaşıran Kral”  |     	Şiir Odası  7 |   
	 |     “Çakal Yıldızı”	 |     Varlık  1118 |   
1954 Hilmi Haşal	 |     “İmgegül Masalı”	 |     Akatalpa  2 |   
	 |     “Isırganotuna Sitem”	 |     Defter  40 |   
1954 Yelda Karataş	 |     “Enel Aşk”	 |     Uç  7 |   
1954 Arife Kalender	 |     “Heykelimin Memesini ...”  |     	Bahçe  19 |   
	 |     “Yağmur Ormanları”  |     	Bahçe  21 |   
1954 Leylâ Şahin	 |     “Derin Dondurucu”	 |     E Şiir 2000 |   
1955 Osman S. Erkekli	 |     “Sana Aşka ve Ölüme ...”	 |     Bahçe  20 |   
1955 Serdar Ünver	 |     “Lirikler”, “Çember”	 |     Akatalpa  1, 7 |   
1956 M. Temizyürek	 |     “Abartılar”	 |     Defter  41 |   
1956 Süha Tuğtepe	 |     “Dörtyanı Yüzümyüzlü...”  |     	Adam S.  177 |   
	 |     “Çivi”                     |                  Kunduz Düşleri 4 |   
1956 İlyas Tunç	 |     “Enkidu”	 |     Akatalpa  10 |   
	 |     “Molekül”	 |     Pencere  20 |   
1957 Yunus Koray	 |     “Sanki Hiç”	 |     Ed. ve Eleşt.  48 |   
1957 Engin Turgut	 |     “Tanrım!”	 |     Bahçe  18 |   
	 |     “Kırmızı”	 |     E  15 |   
	 |     “Sevgilim Beni Nar Yap”	 |     Uç 6 |   
1958 Ahmet Erhan	 |     “Resimli ‘Ahmetler’ Tarihi”  |     	Öküz  01 |   
1959 Osman Hakan A.	 |     “Sır”	 |     Gösteri  223 |   
1959 Cezmi Ersöz	 |     “Artık Sokağa Çıkabilirsin”	 |     E  20 |   
1959 Akif Kurtuluş	 |     “Ukde ve Heves”	 |     Öküz  03 |   
1959 Sadık Yaşar	 |     “Orda Kalsaydın”            |       Güller Hattındayız |   
1960 İhsan Deniz	 |     “Hurûfî Melâl”	 |     E Şiir 2000 |   
1960 Çiğdem Sezer	 |     “Oğulotum”, “Parantez”  |     	Bahçe  20, 18 |   
	 |     “İlk Kar Çiçeği”	 |     Ed. ve Eleş.  48 |   
1960 Cem Uzungüneş	 |     “Koruk”	 |     E Şiir 2000 |   
1961 Turgay Kantürk	 |     “Sis İçin Şarkı...”	 |     Adam S.  171 |   
1961 Serdar Koçak	 |     “Resneliyle Her Yaz”  |     	Uç  7 |   
1961 Yılmaz Odabaşı	 |     “O Analar O Anılar O ...”	 |     Öküz  10 |   
1961 Zeynep Uzunbay	 |     “Duruş”	 |     Varlık  1119 |   
1962 Akgün Akova	 |     “Aslı”	 |     Varlık  1112 |   
1962 Hüseyin Alemdar	 |     “Manolya Vakti”	 |     Şiir Odası  10 |   
1962 Vural B. Bayrıl	 |     “Satıhta”	 |     Est / Non  3 |   
1962 Seyhan Erözçelik	 |     “Ana Zaga”	 |     Kitap-lık  43 |   
1962 Adnan Satıcı	 |     “Uyandım İşte”          |              Kunduz Düşleri 5 |   
	 |     “İyi Gidiyorum...”       |             Kunduz Düşleri 4 |   
1962 Betül Tarıman	 |     “Ferit Bey”	 |     Varlık  1118 |   
	 |     “Küçük Bahçe Sokağı”	 |     Bahçe  20 |   
1963  Cihan Oğuz	 |     “Ay Tutulması”	 |     Akatalpa  8 |   
1964 küçük İskender	 |     “Anneler Oğullarını ...”	 |     Adam S.  178 |   
	 |     “Leyla”, “Romeo”	 |     Adam S.170,171 |   
	 |     “Mana Fatihi”	 |     Varlık  1108 |   
1964  Nazmi Ağıl	 |     “Yasak Aşka Sone”	 |     Kitap-lık  44 |   
	 |     “Değişmez Aşka Sone”  |     	Kitap-lık  44 |   
1964 Osman Olmuş	 |     “’Olmuş’ Bebek”	 |     Şiir Odası  8-9 |   
1964 Altay Öktem	 |     “Kuşlarım Üşüyor”	 |     Milliyet S.  486 |   
	 |     “Kendimi Gömüyorum...”	 |     Öküz  02 |   
1964 Faize Özdemirciler 	 |     ”Bir Masumiyet ...”	 |     Akatalpa  8 |   
1965 Yücel Kayıran	 |     “Merdiven”	 |     Defter  40 |   
1965  Nakan Savlı	 |     “Oce”	 |     Adam S.  174 |   
1967 Türkân Yeşilyurt	 |     “Halisünasyon Çiçekleri-1”  |     	Şiir Odası  8-9 |   
	 |     “Tutkular – 14”	 |     Şiir Odası  6 |   
1967 Derya Çolpan	 |     “Sabah Suları”	 |     E Şiir 2000 |   
1967 Halil Gökhan	 |     “Zaman”	 |     E Şiir 2000 |   
1967 Bejan Matur	 |     “İnci”	 |     Öküz  05 |   
1968 Yılmaz Aslan	 |     “Ey Tuğrası Yıkık Han”  |     	Şiir Oku  27 |   
1969 Mehmet C. Doğan	 |     “Karakamu”	 |     Defter  40 |   
1969 Emel İrtem	 |     “Çarıklı Deniz”	 |     Varlık  1119 |   
1969 Selim Temo	 |     “Radar Otelinin Uğultusu”  |     	No Dergisi  3 |   
1970  Didem Madak	 |     “Siz Aşktan N’anlarsınız...”  |     	Öküz  12 |   
1972 Özlem Tezcan	 |     “Kimlik”	 |     Bahçe  19 |   
1973 Tuna Kiremitçi	 |     “Kaçkın”	 |     E Şiir 2000 |   
1974 D. Dirlikyapan	 |     “Ben Yapamadım ...”	 |     No Dergisi  3 |   
1975 Serap Erdoğan	 |     “Pörsüyen”	 |     Şiir Odası  4 |   
	 |     “Çıban”	 |     E Şiir 2000 |   
1976 Nilay Özer	 |     “Leş Gibi Bakire”	 |     Varlık  1117 |   
	 |     “Sanatoryum”	 |     Adama S.  174 |   
1977 Onur Caymaz	 |     “Cansever’in Daktilosu”  |     	Şiir Oku  24 |   
	 |     “Mızıka”	 |     Şiir Oku  27 |   
1978 Zeynep Köylü	 |     “Aynam Uyuyakaldı”	 |     Bahçe  18 |   
........ Zeynep Aliye	 |     “Aynada Düello”	 |     Damar  110 |   
........ Bayram Balcı	 |     “Dalda Bir ...”	 |     Defter  41 |   
........ Hüseyin Kıran	 |     “Bana Bazen Kelimeler ...”  |     	Defter  39 |   
........ Müslüm Yücel	 |     “Göl”	 |     Agora  5 |   
........ enderemiroğlu	 |     “Beni Ağlıyorsun...”	 |     Defter  39 |   
........ Adem Yeşilyurt	 |     “Hiyerarşi”	 |     No Dergisi  3 |   
........ Özlem Sezer	 |     “Yamçı”	 |     Papirüs  42 |   
	 |     “Lezginka”                      |         Kunduz Düşleri 5 |   
........ Nur G. Sedef	 |     “Kadınlığın Kadar”  |     	Defter  41 |   
	 |     “Olmadı, Olmadı”           |         Kunduz Düşleri 5 |  
  
 
 
 
1- İlhan BERK (1918) 
 
      Berk Usta; 2000 yılı Türk şiirine ‘Bazilika’ şiirini dikilitaş olarak armağan etti. Dur durak bilmedi : “Poetika”, “Keçiyolu”,  “Taşlar” gibi başka güzel şiirler de yazdı. Eline sağlık Usta... 
 
ÖLÜYÜ AŞAĞIDA BIRAKTIK 
 
Uzun uzun okudum bütün gün. 
Sesleri, ağırlıkları kaydettim. 
 
Köşeli biçimlerin bilgisine çalıştım. 
 
Bir semender her gün keserdi önümü, 
Durur bakardı, durur bakardım. 
 
Gördüğünün ötesini gördüğünü söylerdi, 
Hem anlıyordum, hem anlamıyordum. 
 
Akşamın ve eğrinin tarihini karıştırdım 
Sonra. (Ama  burda susulur ancak.) 
 
Bir ses ölüyü aşağıda bıraktık 
Biz yukarda yattık diyordu. 
 
Baktım uyuyordu ölü, benim gibi 
Hiç unutmam. Görüyordu, hiç unutmam. 
 
Her şey üstüne okudum, gittim geldim her 
Şeyle. Tanımlamak doğanın işi bıraktım. 
 
			(Kitap-lık 39, Ocak-Şubat 2000) 
 
 
2- Gülten AKIN (1933) 
 
      İçebakış yöntemini, ‘Dalgıç’ şiirinde ne güzel işlemiş, sevgili Akın. 
      Bir ilkokul çocuğu neşesiyle yaşam sevincini dile getirdiği “Teşekkürler Hayata” şiirinin cıvıltısı bir türlü kulaklarımdan gitmedi yıl boyu... 
 
DALGIÇ 
 
Giyindim. Yittiğim bilmezler. Görünmem 
dibe indim, yeşil düşler yosunlar 
düşkırıcılar da ardımda 
yüzey ince, dokunsalar kırılır 
toplayamam kalsın orda 
 
 
Dönmem  bana kalsa, kendim amfora 
kimlerin serüvenine girdiğimi 
unutsam isterim yukarda dışarda 
böyle sessiz deniz ikimiz 
düşkırıcılar da ardımda 
belki daha sonra bir başka sefere 
dönerim sessiz 
görmezler göstermem 
batık kalırız 
 
		(Kitap-lık 42, Temmuz – Ağustos 2000) 
 
 
3- Özdemir İNCE (1936) 
 
      İnce’nin dergilerde şiir yayımlaması yeni kitabına bizi hazırlar gibiydi.  
Adam Yayınları’ndan, önce Evren Ağacı adlı şiir kitabı, ardından da Şiirde Devrim sökün etti! 
“İnsan etinden yapılmıştır yollar” Biraz da  beyninden değil mi? Biz, işte bunu hep unutuyoruz. 
 
LÜTFEN CEVAP VERİNİZ 
 
4. 
 
Bir uçuruma  eksem tohumumu : 
Bu bir yabayla harman savurmaktır 
havanın tavı uygun olunca. 
 
Havanın tavı uygun olunca 
bir gün yağmur olup yağacağım 
barışacak benimle çölün ağzı. 
 
Barışacak benimle çölün ağzı, 
son yolcusu olacağım bütün yolların 
bağışlanacak varsa bütün suçlarım. 
 
Bağışlanacak varsa bütün suçlarım, 
geçmiş ve geleceğim bir rivayet, 
dünyanın ses ve öfkesi olacağım. 
 
Bir uçuruma eksem tohumumu, 
katran uykulara dalsam bir döl yatağında, 
uyusam ve uyansam : Yol sıfır! 
 
			(Varlık 1113, Haziran 2000) 
 
7. 
 
İnsan etinden yapılmıştır yollar 
ne kadar döşersen o kadar gidersin 
şansın varsa bir çölden de geçersin. 
 
Kim ki bir yolda sıratsız kalır, 
çocukluğunu yitirmiştir bir dönemeçte, 
ama neye yarar  yolun dönemeç yoksa? 
 
Kim kimin elçisi olacak bakalım, 
kim kimi kutlu kılacak çile yolunda, 
büyükler küçüğü, ayaklar başı? 
 
Her adım veda yerine geçer yolda, 
insan haç biçiminde açar kollarını 
kucaklamak için düşlerini, varsa. 
 
			(Gösteri 219, Mayıs 2000) 
 
 
4- Hüseyin PEKER (1946) 
 
      Çok çalışkandı çok... Ayrıca oldukça iyi şiirler yayımlayan birkaç kişiden biriydi Peker. 
Om Yayınları’ndan “Yer Bezinden Bir Köle” adlı şiir kitabı yayımlandı. 
 
İŞİNİ KAYBETMİŞ ŞAİRİN ÖLÜMÜ 
 
Yıldız  hücreler yarattım ölmeden önce 
taşınırım diye kazandığım mallar içine 
el yazısı ile sattığım dükkânlar 
yok ettiğim kitaplar, köklü şiirler bıraktım 
onların küllerini sordum yaratıcı bedenime 
kravatımı ters bağladım, bundan kime ne! 
 
İnanılmaz paralar, işini  kaybetmiş 
şairin mal defterine : Vurdum, saydım 
Tozunu attırdım Akdeniz’in, Kızıl Deniz’in 
sızıntım çevreyi kokutan bir beyaz taş üzerinde 
Beni yıkadınız, sonra örttünüz, gerisi bilmem ne! 
 
Direksiyon mu? O benim işte : 
Dünyamı döndüren, kil içeriği bir toprak üzerinde 
İyi ki örttünüz; küçüldüm, yaşarken görmedim 
ne ne ne! 
 
Mercan kayalıklarda yüzdüm 
o insan yavrusu yüzgeçlerle 
kanat çırptım, uçtum, aştım silikon vadisini 
Bir kuştum, bir büyük balık : fil foku 
Benden iyisi mi vardı bulut üstünde? 
dalga sırtında, yürüyüşlerde ve izinlerde 
Görmediniz, ömür biçtiniz 
Sonra üstüme basmak için toprak örttünüz 
Hepsi bu işte! 
 
Sormayacaklar şimdi de : Nereye gittin, neydin? 
Tehlike bağımlısı hadi sen de... 
Kağıt geri dönüyor yaz artık 
İstenmeyen sayfaları, kalan dürtüleri 
Ben sendim, bu ölü kim? 
doğrusu yaşamak isterdik hep birlikte 
 
			(Bahçe 20, Sonyaz 2000) 
 
 
5- Metin GÜVEN  (1947) 
 
      Bu yıl yayımladığı şiirlerde; özlü ve yerinde eksiltmeler yaparak şiirini yoğunlaştırmanın yolunu daha kolay buldu Güven. 
Ölen kedisine yazdığı aşağıdaki şiir, bunun başarılı bir örneği. 
 
KEDİ KILINDAN HIRKA 
 
            Güle güle Junior 
 
      Bilinmiyor  
      Deniyor ki; Hiç uğramadı buralara 
Kurutulmuş kayısı renginde gözleri vardı oysa. Beş bacaklı bir 
Sehpanın üzerinde uyurdu geceleri. Ve insana sürekli soyulmuş 
              [bir patlıcan 
Gibi bakardı. 
 
      Savaşkan bir rüzgârın ıslıklarına karıştı. 
 
      Düğmelerini ilikliyor şimdi dünyanın 
      Ve geniş yığınlar arasında, belki de bir ikindi pazarında 
             	“Keçi derisinden şemsiye”(x) 
      Kedi kılından hırka 
             	Satıyor artık. 
 
      Korkak ve kederli. 
 
(x) Saint-John Perse, Şiirler, Tan Yayınları, Sayfa 64 
 
		(Akatalpa 11, Kasım 2000 ) 
 
 
6- Mehmet TANER (1946) 
 
      Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü doping etkisi yaptı. Çalışkandı, yıl boyu iyi şiirler üretti. 
 
PATETİK UVERTÜR 
 
1/ 
   Ben açmasam ağzımı, 
Kırlangıcın, susacak 
Sonsuza kadar acısı! 
 
   Çepçevre avlu duvarında 
Çepçevre susacak : 
Kirecini yel kaldırıp 
Kucağına ayazların üşüştüğü 
Acı acı taşlar- 
 
Ve talan yeniği bahçede 
Kalbi taş gibi düğümlü 
Kolları yıkık vişne. 
 
   Ben açmasam ağzımı, susacak 
Yıkılmış bir yarısı- 
Zerdalisi sade dal, yaprak, 
Çiçeği geçmiş 
Yabanıl kayısı. 
 
   Saçaklarda ıslak 
Kanlı güz- 
Taşınmış bir hayal, nice hayal 
Camlarda- 
Kaybolan uzak camlarda birer sır! 
Sırdır, kasırgaların döne döne 
Uğuldadığı binlerce sine : 
Bir soluk olsun kahraman kesilmemiş 
Hiçbiri, kimsenin gözünde : 
Susacak, kayalıkta kartal gagalı 
Bir acılı usun 
Ve susabilme cesaretinin, bilge 
Dişlileri arasında, sebil- 
Çapraz ateşle yaralı, her gece. 
 
   Açmasam ben ağzımı, 
Açmaz, istiridye, 
 
2/ 
Sandukalardadır bahar- 
 
Döner gülağacında 
Avunmasız rüzgârlar. 
 
		(Şiir Odası 4, Nisan 2000 
 
 
7- Azer YARAN (1949) 
 
      İnsanlık suçu olan işkenceyle savaşmak için, iyi şiir yazması çok önemliydi... 
 
İŞKENCEDE ÖLENİN MONOLOĞU 
 
birazdan yüreğim patlar 
kanımın parça etkisi - - can şarapnelleri 
öldürümün yüzüne fışkırır 
kırmızı sağanağıyla yağar aşkım 
 
aşkımı bedenimden ayırın 
 
en son soluğumun hışırtısında 
şarkımdan hecelere rastlanır 
 
şarkımı benden ayırın 
 
tenimde acı 
ruhumun denetiminden kurtulunca belirir 
 
acıyı tenimden ayırın 
 
aşkım şarkım ve acım 
sılada dere gölcüklerine değin inen 
bir küçük buluta gömülsünler 
iyi adamların ve iyi kadınların 
sevincine dönüşsünler 
yağmur damlalarında 
 
		(Bahçe 20, Sonyaz 2000) 
 
 
8- Arzu K. AYÇİÇEK (1949) 
 
      Ayçiçek, bizim ve dünyanın önceleri pek duyarsız kalıp geç uyandığımız Kosova kanaması üzerine duygularını çok iyi dile getirmiş. Şiirde diyalog kullanımı oldukça zordur. Ayçiçek, bu zorluğun üstesinden başarılı bir biçimde geliyor. 
 
 
BİR YÜZ BİR YAŞAM 
 
I 
iyi bilirim demiri kendi kalbimden, 
diyor, kolları savaş artığı 
tornacı Hoska 
yüzünün atlasında bir çöl oturur. 
 
orada vuruldu kardeşim Durdica 
çek ellerini kızımdan, diyordu annem– 
anne ağlama... ağlama anne, 
Kosova dağlarında neyimiz kaldı. 
 
 
II 
güller açmaz mermi değen toprakta 
bana güzel şeylerden sözet ey insan 
ayrılık hep hüzündür baştan ayağa 
–unutma, her yara kendine kanar. 
 
yüzleri suya düşer kadınların 
gölgesi bukle bukle kan 
suda bir çocuk çırpınır gözleri gurbet 
          nerden geldin a çocuk 
          hangi dağın gülüsün 
          böyle ürkek 
          göğ / s / ünde kanatsız kuş... 
bana geldiğin yerlerden sözet 
yıkılan çocuk yüreğinden 
bu dağlar böyle dağlar 
daha çok var geç ölmeye 
 
		(Damar 108, Mart 2000) 
 
 
 
 
9- Sina AKYOL (1950) 
 
      Şiirini dar alanlarda sıkıştıran Akyol, tıkanıp kendini yineleyecek dediğim günlerde; ne yapıp ne edip bir biçimde sıyrılıyor işin içinden! Bu kez de toplumun kanayan yarası mayınlara uzanarak iyi bir şiiri toplumun duyarlığını harekete geçirmek için kullanıyor sevgili Akyol... 
 
 
OĞUL Kİ YÜRÜDÜ 
 
Tay tay diyorduk, 
gülüyorduk, oğul 
da gülüyordu. 
 
... Seğirtip 
şakrak gitti. 
 
Bahtı açık- 
olsun dedik. 
 
(...) 
 
Oğul ki uzak 
yurda gitti. 
 
... Seğirtip 
şakrak gitti. 
 
Cesur mayında 
cesur gezindi. 
 
İki bacağıyla 
ömrü eksik. 
 
	(Şiir Odası 6, Haziran 2000) 
 
 
10- Nuri DEMİRCİ (1950) 
 
      Yeni yılda Akatalpa’da sık göreceğimiz bir şair olacak Demirci.  Soluklu şiirine eşkin at, geniş alan buluna... 
 
ESKİ ÇARŞI 
 
döşe evini 
 
ısmarla 
uzaklaşan kızlara 
gece için kor ağız 
bahçeye yediveren 
atlar için dar meydan 
 
ısmarla 
yoldan geçen delikanlıya 
dağlar için derin ses 
toprağa akça tohum 
ufuk için diri tay 
 
aradığın bende yok 
de 
dönüp duran arıya 
 
	(Est X Non 3, Mart-Nisan 2000) 
 
EKLEM 
 
ben 
ek 
im 
bana 
iğreti bir yanım 
öbür yanıma 
 
yüz yüze gelince 
benle ben 
iki derin dehliz 
iki ırak aynada 
 
yamanırken 
bir yanım bir yanıma 
iğnenin ardında 
ip 
ince bir kanama 
 
tek 
im 
ben 
fotoğrafta 
gülerken bir yanım 
duruyor içimde 
simsiyah ağzıyla arabım 
 
	(Est X Non 3, Mart-Nisan 2000) 
 
 
 
11- İzzet YASAR (1951) 
 
      Defter dergisinin 40 ve 41. sayılarında aynı şiir, acaba gözümüze sokmak için mi iki kez yayımlandı? Teknik bir gaf mıydı yoksa? Her neyse, bilmeden yapılmış bir güzellik işte! Sizce, bu şiir İkinci Yeni kokmuyor mu? 
 
GÖSTERMELİK 
 
sofrası kalkmış bir halk sallan bullan 
alır komut derin gömük babadan 
verir aptesini ayrıksıya 
 
şerefli mezun sekiz eylüllerden 
kornalarla değiştirir göstermelik 
bir donizetti kuklası yakar seyrine 
 
değnek sopa yollarda hamambabaları 
kendi tasvirine alıkmış karacavcavlar 
hayal kepenkleri ölü gözüne fingir kapalı 
 
aşka işte yine yer yok kıya boyunda 
yılgı akız caddelerinde yokmeydanlarında 
italyan yokuşunda tek cartada kaçgun havası 
 
hepimize yakın tarihte nice kolkurçak 
devletin düdüğüne bas tutarak 
desturun bir fasıl da böyle geçmiş olsun 
 
			(Defter 40,  Yaz 2000) 
 
 
12- Ayten MUTLU (1952) 
 
      Mutlu, bir silkindi, pir silkindi. Bu yıl, önce çok güzel çeviriler yaptı. Dergileri şiirleriyle doldurdu. Etkindi ve iyi şiirler yazdı. 
Birkaç güzel şiirini anımsıyorum : “Gölgeler ve Kanatlar”, “Unutma”, “Ölüm Gibi”, “Femina”... 
 
KAR TANELERİ 
 
ellerinden yağardı 
en güzel yalanından dünyanın 
bedenimde titreyen kar taneleri 
 
hangi sevişme bir vedadan daha uzundur 
nedir ki aşk çağımızda bir merhabadan başka? 
demiştin ya, aşk 
kış yorgunluğu gibi yürürken aramızda 
 
bir merhaba yeterdi güneşi ısıtmaya 
 
gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi 
mermer bir unutuşun mücevherine 
bağışladım kar sesini 
yüreğinde 
donup kalmış kışın merhametine 
 
kurudu bir içdeniz, güneş çekildi 
bir mevsim gözlerini bırakıp gitti 
kar kokan bir rüzgârı çıkarıp sandığından 
 
derken bir “merhaba” sildi kendini 
içimdeki ülkelerin haritasından 
 
gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi 
öyle sevdim ki, unuttum sevmeyi 
bağışlamaz beni artık hiçbir hatıra 
 
		(Varlık 1113, Haziran 2000) 
 
 
 
13- Serdar ÜNVER (1955) 
 
      Şahane tembel kardeşimiz, bel ağrısından ve içki masasından kurtuldukça iyi şiirler yazıyor. Bu şansı çok az yakalasak da, bu bile bizi mutlu etmeye yetiyor. 
‘Çember’ şiiri, kader çemberi inanışından, çocuk çemberine uzanan geniş tayfıyla çok iyi bir şiir bana göre... 
 
ÇEMBER 
 
Sen peşinde çocuğum 
Düşlerim yara bere 
 
–Öper zaman, sağalırsın! 
 
 
Niye herkes hem ebe 
Hem de gizli kendine? 
 
–Oyunda çoğul varsın! 
 
 
Ya bu çember, durmadan 
Dönüp duran içimde?.. 
 
–Senden başka kim kırsın! 
 
 
Ne büyükmüş taşlarım 
Sığmıyor sapanıma... 
 
–Bırak başın vuradursun! 
 Bırak başın vuradursun! 
 
 
Bildim, geçmiş bir oyun 
Yaşlandıkça oynarım; 
Belki sobe ölüme 
Belki kama, yanarım! 
 
		(Akatalpa 7,  Temmuz 2000) 
 
 
14- Hüseyin FERHAD (1954) 
 
      Büyük ve derin bir şiirin çalımını aldı Ferhad; geniş bir coğrafya ve derin bir tarihi geçmişte dolaşıyor. Çok başarılı...  Bizim iklimimiz, dilinde ve gönlünde... 
YKY’de bu yıl, tüm şiirleri Kılıç İpekte Sınanır adıyla çıktı. 
 
DIMAŞK OSMANLI’NIN BİR EYALETİYDİ 
DEDİM HİRAM’A 
 
İçimi hafakanlar basar 
kazara gözlerimi yumsam, 
mümkün mü Şam’da 
bir gece olsun uyumam 
 
Ne kaşınmış bir yara 
ne verilmedik bir selâm, 
değil, ikisi de değil 
üstüne alınma Hiram 
 
Tıka basa yıldız dolu 
gökyüzü yine bu akşam, 
sanırsın bülbül çilemekte 
mihnetimi Söz’e vursam 
 
Yarın yirmibir Mart 
güya umumî bayram, 
Partların hatırı kalır 
şimdi kalkıp Medlere katılsam 
 
Hayat hikâyem gülünesi 
döngüsel bir ‘dram’, 
dokunmadan Yemen’e, Hatay’a 
meramımı anlatamam 
 
Akla ziyan bir mehtap 
başımı dışarı uzatsam, 
peşi sıra çağıran uzaklara 
aşka benzer bir gam 
 
Remle gelir mi acep 
nehir kıyısına çağırsam, 
sıyırıp tiftik ehramını 
döl yatağını efsunlasam 
 
Şam iliklerine kadar sarhoş 
bencileyin sırılsıklam, 
tüm yıldızları çöle dökülür 
iki el kurşun sıksam 
 
Yollara düşsem veya 
sürsem cipimi açıl susam, 
tekmil Ceziretü’l  Arab’ı 
tekrar topraklarıma katsam 
 
Yoo, bu kadarı da fazla 
kaldır sofrayı Hiram, 
şart olsun bir daha 
Suriye’ye ayak basarsam 
 
		(Varlık 1113, Haziran 2000) 
 
 
15- Betül TARIMAN (1962) 
 
      2000 yılı Orhon Murat Arıburnu Şiir Özel Ödülü’nü kazandı. Hera Yayınları’ndan Kardan Harfler adlı şiir kitabı yayımlandı. 
 
FERİT BEY 
 
elleriniz ferit bey 
ellerinizi seviniz 
 
topuklarınızla ezdiğiniz gül 
fotoğrafta üzgün duruyor 
sen azalıyorsun orada öyle 
evin hanımı eski bir pul gibi 
 
ama gözleriniz ferit bey 
gözleriniz sizin de bildiğiniz 
biraz Ayhan Işık 
sınanmaktan az biraz 
ölmesin bir mavide 
kar yağıyor dalgınlığınıza 
 
ölü bir asker sesi gibi 
geçiyorum içinizden 
ölü bir asker sesi kadar 
acemi ve rütbesiz 
bazen içim bir uçurum 
bazen sen solarken orada öyle 
ama siz yine de 
yine de siz 
aşk manzaralı bir evde 
nihal hanım’ı sevmiştiniz 
 
		(Varlık 1118, Kasım 2000) 
 
 
16- Hilmi HAŞAL (1954) 
 
      Hilmi, şiirini yaşamındaki büyük değişikliklere karşın titizlikle korudu. Şiirini, kötü etkilerden sakınıp uzak tuttu. İnanıyorum, artık gerisi kolay gelecektir. “Isırganotuna Sitem” de güzel bir şiirdi.  
      1993’te Altın Koza Ödülü’nü kazandığı Son Siren Kuşu da nihayet Altın Koza Yayınları’ndan çıktı. 
 
İMGEGÜL MASALI 
 
kal 
ve kendi cesedime yaktığım mumu gör, dünya için 
evet ben yaktım, naçiz kul; tanrı üflesin 
öyle olmasa da bilme hakkım doğsun, sorayım ışığa 
sıradansam – sıradaysam ‘söz’e aday : is kimin işi 
kimin kılıcı, rüzgârı taşkın aşk, öyle yakıcı, keskin... 
kimin efendisi bu imgegül, ıslak yaprağıyla 
düş bulutlarımı aralayan, dönüşüme yol açan deli iz... 
 
kal 
ölümü kardeş seçiyorum hayata, tez gelişini gör 
kötürüm kurguyu onaracakmış gibi; tanrı üflesin 
köz cesedime gir de oku : sevişmek de neyin nesi 
demeden dünya için, yapışkan aşk işte, en acı resim 
rengârenk tuval; yinelenmektir sevişmek, dirim hıncı 
dünya için kölesi olayım, imgegülün beli gelsin... 
sokulmamla, bir çiçek kökünden irkilsin, kıskanç gibi. 
 
kal 
ben kundakladım kuşkuyu, kül olup eksilsin resimden 
öyle gideyim, beden fani – şiir bengi; doğursun falımı 
zaman mağarasına sığınmış yarasalar tanığım, pırlasın 
an ki ilk nefestir, ama akışkan aşk işte, durmak bilmez 
yalım, is-im’i yükseltiyor tavanına tanrının, yenik tinim 
kâbusuma tütsüler döksünler, imgegül okşarken uykumu... 
ellerimi göbeğimde bağlasınlar; her aşktan bir ceset çıkar 
nasılsa 
ve binbir masal 
 
dinlemeye kal sen... 
 
			(Akatalpa 2, Şubat 2000) 
 
 
17- Leylâ ŞAHİN (1954) 
 
Anzelha ve Doğu şiirlerinden sonra... 
Şahin’in yolu ve zamanı; şiire ulaştıran acılara mı vardı acaba? 
 
DERİN DONDURUCU 
 
bazı şiirlerin  zamanı hep yenidir bazı kitaplar bazı kentler 
      	             gibi terli 
nehirler boyunca gider bir kuşluğa varmak için 
güneşin altında oturur kayalarda ve göğe yakın yerleri süt 
                     kokar 
akan suda yıkanan yorgun ay geceden çıkıp usul usul 
çimenlere gider yapraklara ve rüzgâra çevirir 
	      	gecenin gövdesini 
	      		açar uyumlu sessizlikte 
	      		acıyı çeker toprak havalandırır 
	      		saflıktan kurulu uygarlıkta 
nasıl geçerse yaz	 öyle geçer gövdenin denizini 
sabaha kadar sınayan rüzgâr 
 
nehirlerin terli sesidir donmadan bulanmadan akan 
Y harfi gibi zamanın yatağından kayayı söküp alan 
	             		ateşin sesi 
	      	      	karların sesi 
 
bazı şiirlerin zamanı olgunlaşmış yürek gibi acıdan geçer 
	      	      		  geceden 
	      	      		  yıldız ağrılarından 
hiçbir şey unutulmaz güneş altında her şey sırasını bekler 
her şeyin dünyası yenidir güneşle bir kez yıkılmışsa insan 
aşka düşürür yolunu taşa toprağa tahtaya kâğıda 
	      	      	suya düşürür 
 
ağrıdağı’nı gördüğüm gün türkçe’ye çevirdim acılarımın 
	      	                  cümlesini 
 
			(E Şiir 2000, Kasım 2000 eki) 
 
 
 
18- İlyas TUNÇ (1956) 
 
      Tunç, “Savrulmalar” ve “Sözler” şiirleriyle önemli bir aşamayı da geçti. Çalışkandı, birçok dergiye yetişmeye kalktı. Niteliği düşürmedi, genelde şiirleri iyiydi. 
      Düşünce şiirinde de başarılıydı Tunç; “Enkidu” yılın sayılı iyi şiirlerinden biriydi. 
 
MOLEKÜL 
 
Yeryüzü! Biricik hücrem! Özgür ülkesi bakterilerin! 
Maya ekşidi. Başladı kaynama. Benim de çorbada tuzum 
bulunsun, diye büründüm bir molekül kılığına. Zaten 
nedir ki insan molekülden başka. Bütün moleküller sahip 
çıksın  atomlarına. 
 
Derken bir kıyamet, bir karmaşa. O narsist aşk : Eşey- 
siz çoğalma! Ey çırpındıkça çeperlerini zorlayan 
çekirdeksiz zar! Ölüm ki şaşmaz pusula. İzle onu. Böl  
ve parçala. Böl ve parçala kendini. İkizim ol. 
 
Sonra birlikte ölü sulara, katı atıklara, kokuşmuş 
leşlere. Çürüyen ne varsa çürüsün varsın. Çürümek her 
şeye bir çözümdür aslında. Yaşamsal olan  karışır o  
zaman toprağa. Yeniden o spiral kaynama! O sonsuz buharlaşma! 
 
Kim bilir hangi büyüteç büyütür şimdi beni? Ama büyür 
müyüm ben o büyüteç altında. Hayat bu! Yanılsama. 
Cüceler ve dev ayna. Aynalar da tozlanır birgün unutma. 
 
Dedim ki nedir insan yitik bir molekülden başka! 
 
			(Pencere 20, Ocak-Şubat 2000) 
			(Savrulmalar adlı dosyadan) 
 
 
 
19- Çiğdem SEZER (1960) 
 
      Deprem öncesi Adapazarı’nda  çalışan Sezer, 17 Ağustos depremini en acılı geçirenlerden. Düzeni değişti, kolay değil. Gecikmeli de olsa geçmiş olsun deyip sabırlar diliyorum kendilerine. 
      Geleneksel ağıt düzenini anımsatan aşağıdaki şiirini bu nedenle buraya  aldım. 
 
OĞULOTUM 
 
o senin ıhlamur duruşun 
oğulotum bal köpüğüm 
evler kapılar boyu 
boynundaki kuğuyu 
besleyip doyurduğum 
o senin çarşı pazar duruşun 
 
yıldız ağdı, öldü ikizin oğul 
ne musalla ne selâ 
göğsümdeki yırtık büyüdü 
dal boyun toprak oğul 
 
kılıçları kinle parlak 
yürekleri pıhtı kan 
çukur kazıyorlar oğul çukur kazıyorlar 
hiç durmadan 
 
gözlerini koyuyorlar 
      	ışığın kalıyor 
ellerini koyuyorlar 
      	sıcağın kalıyor 
ağzını koyuyorlar 
      	şarkın kalıyor 
bir dağ taşıdım ya bir ömür, 
koynumda parçalanıyor 
 
çağın kumaşı delinmiş oğul 
dağın tasası çalınmış oğul 
balın köpüğü alınmış oğul 
-sen bu ölümü niye öldündü? 
 
		( Bahçe 20, Sonyaz 2000) 
 
 
20- Serdar KOÇAK (1961) 
 
      Nostalji, yurtsama duygusu mu basıyor Koçak’ı her yaz? Gençliğine mi özlem duyuyor yoksa?  
      Söze boğmayayım bu güzel şiiri. Okuyup şöyle bir keyfini çıkarın : 
 
RESNELİYLE HER YAZ 
 
      	        dolaşıyor içimde gölgeli, geniş 
      	        bir alfabe 
 
gülerdi Yemliha konaklama fikrine 
etekleri açılan meyus bir yazın  
rüzgârında bomonti’nin güneş batmayan 
hayretlerde telaşlarda ıslak yelkenler 
altın potur bir madama bir de ben 
hayta üç kişilikti Resne cumhuriyeti 
 
çarmıh çöl oldu benimle Yemliha 
arasında kadeh durdu meyus ve yaz 
kâtip girdi adliyeye binbir heves 
gene rüzgâr çıktı ağzındaki yasla 
mürdüm eriği kızıl erik çan eriği 
geçti hazla kervansaray gibi yaz 
 
eski Göztepe’de bir odunluk ve naz 
çilek ve süpürge teli ile içilen 
sarısında uzun doyulmayan ırmağın 
içimdeki füsunlu gölde yıkandığını 
gördü Bandırma limanında donmuş 
bu şeylerin ırmaktaki yaprağın 
ağıtta bir kâğıdın ve skolarya 
 
o yaz esrardaydı çerkez ve mor İbrahim 
bataklık gülü iki dirhem ve bendeniz 
solgun takasıyla Balat’ın giderdik Yemliha’ya 
Niyazi işte böyle niyazi haytaydık niyazi 
Yemliha’ya kiraz götürdük sepet sepet 
Çay saatlerinde hasırlara uzandık 
 
			(Uç 7, 2000) 
 
 
21- Mehmet Can DOĞAN (1969) 
 
       ‘Karakamu’, kara camız gibidir. Tepkisi on üç saniye değil, on üç yıl ya da on üç yüzyıl kadar da sürebilir. 
      İroni, bu denli ciddi yapılınca, korkunç kara mizaha dönüşüp vuruculuk kazanıyor. 
      Doğan, herşeykontrolaltındacılara,bişeyyokçulara olurböyleşeycilere 
herşeyinbirkolayıvarcılara göz yumula yumula toplumun bataklığa dönüşmesini çok güzel veriyor ve yıkımın geleceğini dile getiriyor. 
 
KARAKAMU 
 
Kardeşine kaç el ateş ettin diye soracaklar sana 
ve kınayacaklar demek düştüğü yerde bıraktın onu 
gömseydin keşke hazır alacakaranlıkken 
elin ayağın tutuyorken hani derin olmasa da 
bir mezar kazsaydın ya da atsaydın bir uçurumdan 
gelip ağıdını yakardık seninle o zaman acını paylaşırdık 
yüz yırtardık tuz ekmek hakkı için yarana tuz basardık 
 
Göz göze geldiniz ve hiçbir şey söylemedi sana öyle mi 
keşke bunu anlatmasaydın bize toprağın dağın 
gökyüzünün tanıklığından haberdar olmasaydık hiç 
saçtığımız tohumun bizi gözetlemek için çatladığını bilmeseydik 
ağırlaşan uykular getirdin kazınacak rahimler 
öyle geniş tuttun ki bir bakışla suçun atlasını 
hiçbir ceza saramaz artık dünyanın yarasını 
 
Herşeykontrolaltındacılar bak neler de biliyorlar 
ama yine de hatırlat bişeyyokçulara olurböyleşeycilere 
herşeyinbirkolayıvarcılara başı olan korksun başından 
işte kardeşimin kanı işte benim kanım işte kim elini yıkarsa 
saçtığı tohumda kilitlediği kapıda yürüdüğü yolda izi kalacak 
seyircidir çünkü halk merhameti vurgun yemiştir 
kimi zaman akıttığı kanda kimi zaman suskun bir bakışta 
 
B ö y l e     b ö y l e     i n e r    b a ş ı n ı z a     b a l t a 
 
				(Defter 40, Yaz 2000) 
 
 
22- Vural Bahadır BAYRIL (1962 ) 
 
      Est/Non dergisini çıkarıyor. Bu yıl Can yayınları’ndan Şer Cisimler adlı şiir kitabı çıktı. Ayrıca Melek Geçti yeni baskı yaptı. 
 
SATIHTA 
 
Rüzgâr çürüdü, yelkenler fora! 
 
Kayıyor ılık, peltemsi sıvıda 
âteş gemisi ağır salınımlarla. 
Açtığı yarık, o mecâlsiz, hâre 
si yitmiş dalga, kapanıyor 
hemen ardında. 
Anla, izi kalmaz hiçbir 
yolculuğun buralarda. 
 
İskandil ulaşamıyor dibe. Kadim 
kalıntılara. Meçhûl metaller gibi 
uyuyor derinde, akkor arzular da. 
 
Kutbu yok, kıblesi yok, yıldızı yok! 
Nihayetsiz bir sefere çıkarken... 
Yol,  nedir ki yolcudan başka? 
 
İşte teknem soğudu, saplanıyor pıhtı 
laşan sıvıya. Meğer böyle hız keser 
Miş her yol alış, bu ağdalı, bu yapış 
kan asırda. 
 
Tayfalar ki içli harflerdir, dalgın, 
karanlık bir unutuşa benzeyen 
maceramızda. 
 
Şiir, ey mutlu fosil. Yırtık hayal 
kalyonu. Süslü batık. 
 
İliştirilir bir gün elbet asri 
hayat koleksiyonuna. Ne fayda? 
Dilim ki nicedir tenime ezâ! 
 
-Her şey o kadar apaçık ve satıhta! 
 
(Est X Non 3, Mart – Nisan 2000) 
 
 
 
23- Nilay ÖZER (1976) 
 
      Nilay, çok cesurca gitmiş tabu sayılan bir konunun üstüne; öyle ki aileyi koruma kurumları saldırır insana, duymasınlar. 
       “Sanatoryum”  şiiri de ayrıca çok iyiydi. 
 
LEŞ GİBİ BAKİRE 
 
keşmekeş geldim sana tutarsız ve ağrılı 
al bendeki dehayı avunmanın göğü say 
bi kuş tut ağzıma düş uçurduğun ömre say 
dudaklarım yatışmaz ellerim çok küfürlü 
susarsam yanılırım beni dürter  o şeytan 
merak ettim öylesine aldatmakta nasılım 
çevikliğimi aşka küstahlığımı ölüme 
bir parça masumiyet bulursan yüreğimde 
hırsızın kaçarken düşürdüğü güle say 
 
say ki dönüşsün gece siteme bulanarak 
say kaktüsler irilsin ağulansın leylaklar 
boşalan yivli yalnızlıklardan 
yağmuru çağıralım bana bir İstanbul çiz 
şakaklarında ölü güneşler duran 
yoksul kondular duran yamaçlarında 
günleri naylon kanatlı ve tekinsiz 
şehrime benzemenin yolcusuyum ya 
şuramda düş yangını bizans işi bir deniz 
 
anımsa... kumral bir matemdim odalarında senin 
kollarını göğsünde bağlamış 
ve hayıflanmanın çerçevesiz resmiydim 
bileklerimi boğdu paslı bir halhal sesi 
çarşafların beyaz beyaz açılma sesi 
ve geriye doğru istedim neden 
çıldırdım da yırttım gemilerimi 
zar içinde bir yazla bekliyor musun hâlâ 
aslı yok astarı ipek sevişmeleri 
 
			(Varlık 1117, Ekim 2000) 
 
 
24- Bejan MATUR (1967) 
 
       ‘İnci’, karanlıklardan çıkıp güzelliğini ve soyluluğunu göstermelidir! Tanrı bile bilinip görülmek istemedi mi? 
 
İNCİ 
 
Bir inci saflığıyla 
Bekledim çukurumda 
Beyaz bir taş olmalıydı uykum. 
Beklesem olurdu zamanla. 
Göğsümde gezinen ağır el 
Kal dedi. 
Beklemek kaderidir incinin 
Olmak kaderi 
Kal çukurunda. 
 
Karanlık içimi kemirmeden 
Çıkmalıydın 
Hoyrat olmayan bir tenin dokunuşuyla. 
 
Göğsümdeki ağır elin 
Gölgesiyle uyandım. 
Porselen ceylanın bakışı, 
Memelilerin o çok titrek yol boyunca 
Mavi ayakları. 
Değişti yok aslında bir şeyin. 
Kalbim, uzun siyah giysili adamların 
Bakışlarıyla dondu o taş köprünün ortasında. 
İnsan babasını hatırladığında ağlarsa 
Olur tarih. 
Kökleri kurur 
Belki ondan. 
Dağlara gidelim biz en iyisi 
Bağıralım. 
Belki eski bir sesle hatırlarız geçmişi 
O koca şehrin yerinde şimdi 
Sadece bir kar kuyusu var. 
Ve kurtlanır kar diyorlar 
Kurtlanır kar. 
 
Olmuyor böyle 
Daha doğurmadığım bir çocuk var 
Ve şunun şurasında kaç yılım yaşayacak 
Ölümler görecek 
Aşık olacak. 
 
 			(Öküz 05, Mayıs 2000) 
 
 
25- Onur CAYMAZ (1977) 
 
      Orhon Murat Arıburnu 2000 şiir ödülünü aldı. Şiirinde değişik tatlar var. Hera Yayınları’ndan kâh ve rengi adlı şiir kitabı çıktı.  
      Aşağıdaki şiiri toplumcu ve İkinci Yeni söyleyişli sayabiliriz. Mızıka’nın (ka) sesini atıp okuyun bazı sözcükleri. Okur da azıcık hamarat olmalı değil mi? 
 
 
 
MIZIKA 
 
yalnız aşkı vardır aşkı olanın 
      	      - Cemal Süreya - 
 
elleri çürük ve paslı bir bıçak olan 
demir çarşılarında sarışın bir işçi abimizika 
sen yokken bezden bir kalem kutusu gecelerce 
düşünce içi kırılan kırmızı kalem bir kalbimizika 
yazarken bir yerinden mutlaka kopan 
 
çekilen bir tırnağın acısı kalır çekildiği yerde 
deniz midir artık akan gökyüzü mü anı mı 
çocukların ağladığı hiç uyumadığı 
karakalem karartma gecelerimizika 
perdelerin hep gaz lambalarıyla yandığı 
 
çok kullanılan imgeler bile yepyenidir göğüslerinde 
öğrendik abiler öğrettiler on derste karadır şiirimizika 
kalın do’dan ince do’ya geçerken ne kasavet ne gam 
dudağımızda jilet gibi ellerin kan ağzın kan 
acı acımızdır nasılsa yalnızlık yalnızlığımızıka 
 
mızıka bir hüznün adıdır yalnız şiirde çalınan 
yaz akşamları en iyi pantolona kazayla dökülen bira 
adım atsak gökyüzüdür hep günler gök izi 
 
ne zaman bir şiirden geçsek ya da ateş ten 
sarhoşken talandan akşamın renginden 
söylemlerden süreçlerden geçsek en telektüel 
ne zaman bir yola çıksak yolumuzun bir yerinden 
aşk aşkımızıka gün günümüzüka 
 
		 
	(Şiir Oku 27, Temmuz – Ağustos 2000) 
  | 
 
 
İhsan Üren
 
 
 
 
  
 
03.12.2006 
13586 
 |   
  
  
 |   
      | 
	  
                
  
 
		   
		   
		   
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
		
		
		
		 
		 
		 		 
		 	
		 | 
  
  |    
  |  | 
 |  | 
			
	        |     
 
 |